Mélange II
Düşünce, varlığı tahrip ederek
ortaya çıkar. Düşünce, şimdi’nin / mevcut olanın engellerini paramparça ederek
akar. Tanrı’nın ya da İdelerin (Platonik anlamda) huzurunda artık logos’a, düşünceye yer yoktur:
burada yalnız theoria, temaşa etmek vardır. Düşünce, her zaman kendi içinden
çıkardığı bir şeye yönelmiş haldedir. Düşünce, düşünme edimiyle kendini malzeme
haline getirerek kendi nesnesini ve ereğini yaratır. Tarih, düşüncenin zamansal
yolculuğudur; fakat aynı zamanda tarih, düşüncenin hareket halinde olduğu
uzamdır. Tarih, düşüncenin hülyalarını (φάντασμα) ve izlerini takip eder.
Şimdi’de ya da bir şeyin/bir kişinin huzurunda zamansallık ve tarihsellik
yoktur. Huzurda olmanın getirdiği bu sessizlik, düşüncenin ateşini söndürmüştür
(Prometheus bu ateşi çaldığı için cezalandırıldı). Bu ateşin sönüşüyle birlikte
hayranlık, şaşırmak (θαυμάζειν) ortaya çıkmıştır. Özne varlığın ışığıyla
büyülenmiştir. Bu kör edici ışık nedeniyle, düşüncenin ateşi görünmez hale
gelmiştir çünkü şaşırmak bir nevi kör olmaktır.
_____________________________________________________________________________
Zorunlu olan kendini imkansız olanda bulur. Zorunlu olan ile imkansız olan, mümkün olanın mutlak anlamda inkarıdır. Bu ikisi, müdrike tarafından tesis edilen doğa mekanizması üzerine zorlayıcılık/şiddet uygulayan aklın ideleridir. Doğa mekanizmasında zorunlu/imkansız olan hiçbir şey, durum ya da olgu yoktur. Akıl, bu ideler aracılığıyla yalnızca mümkün olguları barındıran doğaya hükmetmeye çalışır. Ancak aklın bu arzusunun (πάθος) kendisi hipotetiktir. Buna rağmen, doğa üzerine başka akıl tasarımları da mümkündür. Akıl, doğa üzerindeki bir otorite gibi kavranmak zorunda değildir.
______________________________________________________________________________
Özgürlüğün koşulu ben-sevgisinin eğilimleri karşısında bağımsız olmaktır. Duyulur yanımızın güdülerini küçümsedikçe, kendimizi daha yüce ve yükselmiş hissederiz. Güdüleri bir yana atarak ben-sevgisini yok etmek mümkün gibi gözüküyor. Fakat, ben-sevgisini yok ederek daha yüce ve değerli hissediyorum, yasamasını kendim yaptığım ahlak yasasına saygı göstererek. Ben-sevgisinin yok edilmesindeki gizli koşul, kıymet (dignité) duygusudur. Kıymet, yücelik (sublimité) ya da saygı irademi patolojik ve hipotetik şekilde belirliyor. Sonuç olarak, ben-sevgisi kıymet arzusu formuyla varlığını sürdürüyor ve aslında hiçbir zaman var olmaya ara vermiyor, sadece saklanıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder