Mélange III
Yaşama istenci
Kapat gözlerini, ne
görüyorsun? Arzular, korkular, hazlar hepsi anıların elbiselerine girmiş
karşına çıkıyor. Hepsinin altında yaşama istenci yatıyor. Bu istenç, nasıl bir
şey? Ezeli ve ebedi sönmez bir ateş gibi geliyor sana ama gibi geliyorum
sadece. Söneceğini biliyorsun, öleceğini. İstencinin faniliği yakıp kavuruyor
her şeyi. Bir anlam arıyorsun ama küllerden kül çıkıyor sadece. İstenç, özünde
sadece isyan etmek istiyor, karşı çıkmak, yok etmek istiyor. Kabul etmek, pasif
kalmak onun doğasına aykırı. Hep sınırı aşmak, genişletmek istiyor. Bu isyan
acıdan başka ne getirebilir? İstencin kendinden vazgeçmesi, ancak bu vazgeçişin
başka bir istence boyun eğerek gerçekleşmemesi mutlak bir özgürlük değil mi?
(ataraxia) Nefes aldığın sürece mutlak özgürlüğe ulaşmak mümkün mü?
İnsan: politik hayvan
İnsan politik hayvandır.
İnsan, çevresindeki insan ilişkilerinin toplamından ibarettir. İnsan, maddi
ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılayabildiğine göre tanımlar kendini. İnsan, kendisine
dayatılan bütün belirlenimleri farkında olmasa da kabul etmiştir. Dış dünya ona
bir elbise dikmiştir, elbise ne kadar şaşalı ya da pespaye olsa da; insana
sadece bu elbiseyi giymek kalmıştır. Bu elbiseyi giymek bir zorunluluksa en
mantıklısı şaşalı elbiseyi giymek olmalıdır. Çoğu büyük filozof boşuna pratik
ilke olarak şunu ortaya koymamıştır: insan kendi refahını kovalar, refahına
zarar veren şeyden ise kaçar. Sanmayın ki çileciliği öğütleyen filozofların
aslında insanın refahına karşı olduklarını. Onlar da başka bir hayatta hakiki
refahı vaat ederler. Peki insan bundan ibaret midir? Refah her zaman muzaffer
mi olacaktır? Bundan bir çıkış yolu yok mudur?
Epistemoloji
Felsefe tarihinde
epistemolojinin sorduğu ilk ve tek soru aslında şudur: bilgi ile inanç farklı
mıdır? Epistemoloji derken bile aslında böyle bir ayrımın var olduğunu kabul
ediyoruz ancak kabul etmenin kendisi inançtan ne şekilde ayrılır? Meşhur
episteme ve doxa ayrımı hangi alanda tesis edilecektir? (buradaki doxa’yı genel
kanı olarak değil, kişisel inanç olarak anlamak gerekir) Bilgi alanında mı
yoksa inanç alanında mı? Benim henüz keşfine muvaffak olamadığım üçüncü bir
alan varsa, bu gösterilmelidir. Yoksa, bu alan gösterilmeden yapılan bütün
tartışmalar bana göre doxa alanında gerçekleştirilmeye mecburdur. Dolayısıyla,
Protogoras’ın binlerce yıl önce söylediği sözün içinde devinip durmaktan başka
şansımız yok, her ne kadar bu sözü aştığını düşünenler olsa da.
Bilinç
Bilinç, dışsal kaynağın
ürettiklerinin toplandığı merkez gibi düşünülüyor. Farklı açılar ve sapmalarla
gelen ürün bilince vuruyor ya da yansıyor. Burada vurma ve yansımanın birincil
ve ikincil seviyelerinin bir önemi yok çünkü bilinç kendine saydam olarak kabul
ediliyor. Peki, bu hipotezi tersine çevirsek? Bilinç dışarıya ürettiklerini her
an topyekun bırakıyor olsa ve bu ürünler mesafeye bağımlı olarak sapıyor olsa?
Sınır ve ayırmak
Sınır, ayırmak fiilinin
ürünü müdür? Ayırmak fiilinin faili sınır çizdiği şeylerden ayrı mıdır? Bu
fail, ayırırken iki aşamalı bir sınır mı çizmektedir? Kendini ayıracağı
şeylerden ayırırken, şeyler arasında ayrım yapabilir mi? Ancak bu fail sınır
çizeceği şeylerden tamamen farklıysa bunlara nasıl etki edebilir? Herhangi
fiziksel bir eylemle sınır çizebilir miyim? Yoksa bu sınır her zaman bana
veriliyor mu? Sınır benim bir ürünüm değil de, hissetmemin ve düşünmemin
imkanını sağlayan bana sürekli verilen bir şey mi? Ben aslında fail yerine her zaman
meçhul muyum?
mutlak özgürlüğe ulaşabilmek için çok az insanla basit ama güzel bi hayat yaşamak gerek. o zaman sınırımız da bilincimiz de yükselecektir. tamamen sınırsız olacağımıza inanmasam da yükselecektir
YanıtlaSilHala sayfanıza girmekteyim. Sizin yazılarınız benim için özeldir.
SilHala sayfanıza girmekteyim. Sizin yazılarınız benim için özeldir. Umarım iyisinizdir.
YanıtlaSil